Uyuşturucu Kullanma Suçu (TCK 191) ve Hukuki Süreç (Ankara Ceza Avukatı Perspektifi)
Son Düzenlenme Tarihi: 07 Eylül 2025

- Uyuşturucu Kullanma Suçu (TCK 191) ve Hukuki Süreç (Ankara Ceza Avukatı Perspektifi)Giriş
- TCK 191 Nedir?
- Uyuşturucu Kullanma Suçunun Unsurları
- Soruşturma ve Kovuşturma Süreci
- Denetimli Serbestlik ve Tedavi (TCK 191’in Özel Yönü)
- Uyuşturucu Kullanma Suçunun Toplumsal Etkileri
- TCK 191 ve Hakların Korunması
- Sık Sorulan Sorular
- Sonuç
Uyuşturucu Kullanma Suçu (TCK 191) ve Hukuki Süreç (Ankara Ceza Avukatı Perspektifi)
Giriş
Uyuşturucu ile mücadele günümüzde yalnızca kolluk kuvvetlerinin veya sağlık kuruluşlarının meselesi değildir. Özellikle gençler arasında uyuşturucuya yöneliş, bireysel hayatların ötesine geçerek ciddi bir toplumsal sorun haline gelmiştir. Bu nedenle yasa koyucu, sadece ticareti değil, kullanımı da suç olarak tanımlamıştır. Türkiye’de bu düzenleme, Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi (TCK 191) ile hayata geçirilmiştir.
Uyuşturucu kullanma suçu, ceza hukukunun en dikkatle ele alınması gereken başlıklarından biridir. Zira burada hem bireyin hakları hem de toplumun güvenliği söz konusudur. Bu nedenle özellikle soruşturma ve dava aşamalarının doğru yönetilmesi gerekir. Bu noktada bir Ankara ceza avukatı yardımıyla sürecin yürütülmesi, kişinin geleceği açısından belirleyicidir.
TCK 191 Nedir?
Kanuni Düzenleme
TCK 191, “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak veya kullanmak” fiillerini suç haline getirmiştir. Bu düzenleme ile uyuşturucu satışı ve ticareti gibi ağır suçlarla, yalnızca kendi kullanımı için uyuşturucu bulunduran kişilerin durumu ayrılmıştır.
Cezai Yaptırım
Maddede öngörülen ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Fakat uygulamada kanunun amacına uygun olarak çoğunlukla kişiyi doğrudan hapse göndermek yerine “denetimli serbestlik” ve “tedavi” yolları tercih edilmektedir.
Uyuşturucu Kullanma Suçunun Unsurları
Failin Fiili
Fail, uyuşturucu maddeleri bilerek ve isteyerek; satın almalı, kabul etmeli, bulundurmalı veya doğrudan kullanmalıdır.
Maddenin Niteliği
Konu olan madde, ilgili mevzuatta “uyuşturucu veya uyarıcı” kabul edilen maddelerden biri olmalıdır. Keyif verici ancak uyuşturucu sayılmayan maddeler bu kapsamda değerlendirilmez.
Kast Unsuru
Failin suçu işlediğinin bilincinde olması gerekir. Örneğin yanlışlıkla alınan bir ilaç dolayısıyla bu suç oluşmaz.
Amacın Belirlenmesi
Uyuşturucu madde satmak ya da dağıtmak için değil, yalnızca kendi kullanımı için bulundurulduğunda TCK 191 uygulanır.
Soruşturma ve Kovuşturma Süreci
1. Soruşturmanın Başlaması
Uyuşturucu kullanma suçları genellikle ihbar, şüpheli davranışlar veya kolluk denetimleri sırasında ortaya çıkar.
2. Gözaltı ve İfade Süreci
Şüpheli gözaltına alınabilir ve ifade vermesi istenir. Burada bir Ankara avukat yardımıyla doğru beyan verilmesi kritik önemdedir.
3. Delillerin Toplanması
Ele geçirilen maddeler kriminal incelemeye gönderilir. Uyuşturucu olup olmadığı kesinleştirilir.
4. Savcılık ve İddianame
Savcı yeterli şüphe görürse dava açar ve dosya mahkemeye taşınır.
5. Yargılama
Mahkeme aşamasında failin lehine faktörler dikkate alınır. Çoğunlukla denetimli serbestlik ve tedavi uygulanır.
6. Sonraki Süreç
Yükümlülüklere uyan kişinin dosyası kapatılır. İhlal halinde ise cezai yaptırımlar gündeme gelir.
Denetimli Serbestlik ve Tedavi (TCK 191’in Özel Yönü)
Denetimli Serbestlik
Uyuşturucu kullanan kişiyi topluma kazandırmak amacıyla öngörülmüş bir tedbirdir. Kişiye hapis cezası yerine: düzenli imza yükümlülüğü, sosyal ve psikolojik destek programlarına katılım, belirli aralıklarla kontrolden geçme, uyuşturucu kullanmadığını gösteren testler yapma gibi zorunluluklar getirilir.
Tedavi Yükümlülüğü
Bağımlı kişiler için yalnızca denetimli serbestlik yeterli değildir. Sağlık kurumlarında tıbbi tedaviye yönlendirilmeleri sağlanır. Böylece hem birey tedavi edilir hem de toplumdaki riskler azaltılır.
Yükümlülüklerin İhlali
Eğer kişi denetimli serbestlik veya tedavi yükümlülüklerini yerine getirmezse mahkeme doğrudan hapis cezasına hükmedebilir. Bu nedenle bu süreç titizlikle takip edilmelidir.
Yargıtayın benimsediği uyuşturucu kulanma suçu kriteri
Kullanma Amacının Belirlenmesinde Dikkate Alınan Kriterler
Yargıtay, uyuşturucu madde bulundurma eyleminin kullanma maksadına yönelik olup olmadığını belirlerken çeşitli kriterleri değerlendirmektedir:
Miktar Kriteri: Ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanma sınırı içinde kalıp kalmadığı önemli bir faktördür. Sanıkta ele geçen madde miktarının kişisel kullanma sınırı içinde kaldığı anlaşıldığında, sanığın savunmalarının aksine kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin yeterli ve kesin delil olmadığı kabul edilmektedir (Yargıtay 20. Ceza Dairesi, E. 2015/10386 K. 2018/4609 T. 24.10.2018: Sanıkta ele geçen madde miktarının kişisel kullanma sınırı içinde kaldığı anlaşılmakla, sanığın savunmalarının aksine kullanma dışında bir amaçla naklettiğine ilişkin mahkumiyetini gerektirir yeterli ve kesin delil olmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu ve uyuşturucu madde kullanmak suçundan sanık hakkında ayrıca yürütülen soruşturma ve kovuşturma neticesinde Ceyhan 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/746 esas ve 2013/764 karar sayılı dosyasında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabii tutulması kararı verilmiş olduğundan sanığın uyuşturucu madde ticareti suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi).
"Suç konusu uyuşturucu ve uyuşturucu madde etkisi doğuran maddelerin paket sayısı ile miktarına" bakılmaktadır (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2024/8775 K. 2025/485 T. 15.01.2025: Suç konusu uyuşturucu ve uyuşturucu madde etkisi doğuran maddelerin paket sayısı ile miktarına, aynı maddelerin sanık tarafından kullanıldığının tıbben tespit edilmesine, sanığın savunmasına ve dosya kapsamına göre; söz konusu maddelerin kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğuna ilişkin sanığın mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığı, eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu, soruşturma kapsamında alınan tahlil sonucu nedeniyle kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dosyası tefrik edildiğinden uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.).
Bulundurma Amacı Dışında Delil Eksikliği: Sanığın ele geçirilen maddeyi, savunmasının aksine kullanma dışında bir amaç için bulundurduğuna ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığında, eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2020/104 K. 2022/444 T. 14.06.2022: 17.03.2013 tarihinde üzerinde yapılan aramada ele geçirilen kullanma sınırında bulunan uyuşturucu maddeyi savunmasının aksine, kullanma amacı dışında bulundurduğuna ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, böylece sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiş).
Özellikle "satma veya başkasına verme gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı" durumlarda bu suç vasfı benimsenir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2016/343 K. 2016/3507 T. 04.04.2016: Suç: Uyuşturucu madde ticareti yapma Sanığın kullanma miktarı sınırları içerisinde kalan uyuşturucu maddeyi, satma veya başkasına verme gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu hali ile sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmaktan ibaret olduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması).
Tıbbi Tespit (Kullanma Durumu): Sanığın uyuşturucu madde kullandığının tıbben veya teknik yöntemlerle tespit edilmesi (kan ve idrar analiz raporları gibi) önemli bir kriterdir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2024/6051 K. 2024/23204 T. 01.10.2024: Suça konu uyuşturucu maddenin miktarı ve ele geçiş şekli de dikkate alındığında, dosyada mevcut kan ve idrar analiz raporuna göre uyuşturucu madde kullandığı anlaşılan sanığın savunmasının aksine uyuşturucu maddeyi kullanma amacı dışında bulundurduğuna ilişkin mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığı, sabit olan eyleminin "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçunu oluşturacağı gözetilmeden suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek "uyuşturucu madde ticareti yapma" suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırı görülmüştür.).
Eğer sanığın uyuşturucu madde kullandığı tıbbi yöntemlerle saptanmamışsa ve/veya kullandığını belirttiği maddelerin uyuşturucu olup olmadığı tespit edilememişse, soyut beyanı dışında suçun işlendiğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul edilebilir (Yargıtay 20. Ceza Dairesi, E. 2015/13427 K. 2018/4799 T. 31.10.2018: Sanıkta uyuşturucu madde ele geçirilemediği gibi, uyuşturucu madde kullandığının tıbben de saptanmadığı anlaşıldığından, sanığın eyleminin TCK'nın 191.maddesinde düzenlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturmadığı gözetilerek tebliğnamenin bu konudaki bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.).
Sanığın uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemle saptanmamış ise, uyuşturucu maddeyi kullanma beyanının daha ağır suçtan ceza almaktan kaçınmaya yönelik olup olmadığı tartışılmaktadır (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2014/9150 K. 2018/115 T. 08.01.2018: Sanıkta ele geçen uyuşturucu madde sebebiyle, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu dışında ayrıca uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan da sanık hakkında kamu davası açıldığının, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22.11.2012 tarih 2012/8 2012/498 sayılı kararı ile mahkûmiyet hükmü kurulduğunun anlaşılmış olması karşısında; sanığın uyuşturucu madde kullandığı teknik yöntemle saptanmamış ise uyuşturucu maddeyi kullanma beyanının daha ağır suçtan ceza almaktan kaçınmaya yönelik olup olmadığı tartışılmak suretiyle sanığın hukuki durumunun tayini yerine eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması Kabule göre).
Savunma Konuları
Sanıkların duruşma aşamasındaki savunmaları veya temyiz dilekçelerinde öne sürdükleri hususlar çeşitlilik göstermektedir:
Uyuşturucu Maddeyi Reddetme veya İlişkinin Olmadığı İddiası: Sanıklar, ele geçirilen uyuşturucu maddenin kendilerine ait olmadığını veya kendileriyle bir ilgisinin bulunmadığını beyan edebilirler. Örneğin, sanık bir vakada "xxxxx” çantasında bulunan uyuşturucu maddenin" kendisiyle bir ilgisinin olmadığını beyan ederek temyiz talebinde bulunmuştur (Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2021/4066 K. 2023/11742 T. 27.12.2023
10. Ceza Dairesi 2021/4066 E. , 2023/11742 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM: Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Bozma
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığının, 28.01.2013 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci fıkraları, 54 üncü ve 53 üncü maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
B. Ceyhan 4. Asliye Ceza Mahkemesinin, 18.11.2014 tarihli ve 2014/255 Esas, 2014/249 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 6545 sayılı Kanun'un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde suç tarihi itibarıyla lehine olan 5560 sayılı Kanun'la değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi uyarınca takdir edilen 10 ay hapis cezasına dair hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
Kararın itiraz edilmeksizin 30.01.2015 tarihinde kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
C. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, Ceyhan 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.06.2016 tarihli ve 2016/305 Esas, 2016/731 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin on birinci fıkrası uyarınca hüküm açıklanarak, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 5560 sayılı Kanun'la değişik 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluğuna hükmedilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz sebepleri özetle; sanık 13.07.2016 tarihli dilekçesi ile "xxxx'un çantasında bulunan uyuşturucu maddenin" kendisiyle bir ilgisinin olmadığını beyan ederek temyiz talebinde bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR (İlk Derece Mahkemesinin Kabulü)
"Yapılan yargılama sonucunda dosya içerisinde bulunan tüm bilgiler ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde,alınan adli tıp raporunda sanığın kanında ve idrarında uyuşturucu maddeye rastlanıldığı, sanık savunmasında da uyuşturucu madde kullandığını ikrar etmesi karşısında sanığın uyuşturucu madde kullandığı, aynı zamanda kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu böylelikle üzerine atılı suçu işlediği" gerekçesiyle mahkûmiyetine karar verildiği, görülmüştür.
IV. GEREKÇE
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;
1. Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesi ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Kanun'la değişik 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi, gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun'un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, 5271 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
3. Hükümden önce 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı hükmü ile 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinde yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Nedenleriyle hukuka aykırılık görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Ceyhan 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.06.2016 tarihli ve 2016/305 Esas, 2016/731 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
27.12.2023 tarihinde karar verildi.).
Başka bir olayda sanık, "uyuşturucu maddeyi evine kendisi ile geçinemeyen katılanın koymuş olabileceğini tahmin ettiğini" söylemiştir
(Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E. 2013/9558 K. 2014/1038 T. 03.02.2014
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç: İftira, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak
Hüküm: 1- TCK'nın 267/1, 62, 50, 52/4. maddeleri uyarınca
Mahkumiyet : 2- TCK'nın 191/2-3-4-5. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına
Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 1- Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan verilen kararın incelenmesinde; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 20.03.2012 tarihli ve 2012/785-101 sayılı kararında açıklandığı üzere; sanık hakkında “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma” suçundan dolayı, TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararın, sözü edilen fıkraya 6217 sayılı Kanunla eklenen cümlenin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden önce ya da sonra verilip verilmediğine bakılmaksızın, itiraza tabi olup, temyizi mümkün bulunmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına, gereğinin merciince yapılmasına, 2- İftira suçundan kurulan hükme ilişkin temyize gelince; İftira suçunun oluşabilmesi için failin işlenmediğini bildiği halde hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını sağlamak için yetkili makamlara ihbar ve şikayette bulunarak bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnad etmesi gerektiği, Somut olayda; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yapılan soruşturma sırasında şüpheli sıfatı ile kollukta verdiği ifadesinde "uyuşturucu maddeyi evine kendisi ile geçinemeyen katılanın koymuş olabileceğini tahmin ettiğini" söyleyen sanığın bu beyanının savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve iftira suçununun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden sanığın yüklenen suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.).
Uyuşturucu Kullanmadığı İddiası ve Test Sonuçları: Sanıklar, uyuşturucu kullanmadıklarını ve hatta test sonuçlarının negatif çıktığını iddia edebilirler
(Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2020/20349 K. 2023/4461 T. 17.05.2023
10. Ceza Dairesi 2020/20349 E. , 2023/4461 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
HÜKÜM: Mahkûmiyet
TEMYİZ EDENLER: Cumhuriyet savcısı ve sanık
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığının, 06.03.2014 tarihli iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Çerkezköy 1. Sulh Ceza Mahkemesinin, 10.06.2014 tarihli ve 2014/246 Esas, 2014/796 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın 10.07.2014 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmiştir.
3. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülüklere uymadığının bildirilmesi üzerine dosya yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda Çerkezköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 25.12.2015 tarihli ve 2015/21 Esas, 2015/460 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan lehine olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 5237 sayılı Kanun’un 62 inci maddesi uyarınca hükmedilen 10 ay hapis cezası ile hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Cumhuriyet savcısının temyiz talebi özetle; sanık hakkında hükmedilen mahkûmiyet kararının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin değerlendirilme yapılmadan usul ve yasaya aykırı verilen kararın bozulması talebine ilişkindir.
Sanığın temyiz talebi özetle; uyuşturucu kullanmadığına, test sonuçlarının negatif çıktığına, hakkında kullanma ve satışa ilişkin dosyasının olmadığına, mahkemedeki ifadelerine itibar edilmediğine ve Yargıtayca incelenmesi talebine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemece, sanığın babasının ihbarı üzerine yapılan soruşturma kapsamında sanığın alınan ifadesinde uyuşturucu madde kullandığını ikrar ettiği, vücudundan alınan kan ve idrar örneklerinde yapılan incelemede uyuşturucu madde ihtiva ettiğinin tespit edildiği anlaşılan sanığın kullanmak için uyuşturucu
madde bulundurmak suçunu işlediği kabul olunarak hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymaması gerekçesiyle hakkında atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde;
1. Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesi ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinin beşinci fıkrası ve aynı Kanun’un 85 inci maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal
ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Kanun'la değişik 5271 sayılı Kanun'un 191 inci maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi, gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2. Objektif koşulların varlığı halinde, seçenek yaptırımlar ile erteleme hükümlerinden önce, daha lehe olduğu için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğinin tartışılması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kabul edilmediği takdirde, seçenek yaptırım ve erteleme hükümlerinin tartışılması gerektiği gözetilmeden ve 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi gereğince sabıkasız olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceği ve erteleme hükümleri tartışılmadan, mahkûmiyet hükmü verilmesi,
3. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanun'un 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, 5271 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun, "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4- Hükümden önce 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinde yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması, nedenleri ile hukuka aykırılık görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Çerkezköy 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 25.12.2015 tarihli ve 2015/21 Esas, 2015/460 Karar sayılı kararına yönelik sanığın ve Cumhuriyet savcısının temyiz istemleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
17.05.2023 tarihinde karar verildi.).
Bazı durumlarda sanık müdafiileri, "sanık hakkında toksikoloji raporunun bulunmaması" durumunu savunmalarına ekleyebilirler
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2019/4399 K. 2025/2757 T. 12.03.2025
10. Ceza Dairesi 2019/4399 E., 2025/2757 K.
MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI: 2014/96 E., 2015/47 K.
SUÇ: Uyuşturucu madde ticareti yapma
HÜKÜM: Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Onama
Yapılan ön inceleme neticesinde; sanık hakkında kurulan hükmün temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteminin süresinde olduğu, temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
Olay tutanağına göre; sanığın kıraathane önüne bıraktığı poşette net 7,1 gr hint keneviri, net 2 gr bonzai ve toplam 6 adet .., amfetamin ve metamfetamin etken maddelerini içeren hapların ele geçtiği olayda; her ne kadar uyuşturucu maddeler çeşitlilik arz etse de, ele geçen maddelerin kişisel kullanım sınırında olması, sanık hakkında uyuşturucu ticareti yaptığına dair bir bilginin olmaması, sanık hakkında toksikoloji raporunun bulunmaması ile sanığın ele geçen maddeyi kullanma amacı dışında bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinde belirtilen "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraatı yerine mahkûmiyetine kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, Tebliğname'ye aykırı olarak, hükmün BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
12.03.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Eylemin Ticaret Değil, Kullanma Kapsamında Olduğu: Sanıklar veya müdafiileri, eylemin uyuşturucu madde ticareti değil, "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" veya "uyuşturucu kullanma" suçunu oluşturduğunu savunabilirler.
Bu savunma, genellikle ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının "kişisel kullanım sınırında olması" ve "sanık hakkında uyuşturucu ticareti yaptığına dair bir bilginin olmaması" gibi gerekçelere dayanır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2019/4399 K. 2025/2757 T. 12.03.2025
10. Ceza Dairesi 2019/4399 E., 2025/2757 K.
MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI: 2014/96 E., 2015/47 K.
SUÇ: Uyuşturucu madde ticareti yapma
HÜKÜM: Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Onama
Yapılan ön inceleme neticesinde; sanık hakkında kurulan hükmün temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteminin süresinde olduğu, temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
Olay tutanağına göre; sanığın kıraathane önüne bıraktığı poşette net 7,1 gr hint keneviri, net 2 gr bonzai ve toplam 6 adet .., amfetamin ve metamfetamin etken maddelerini içeren hapların ele geçtiği olayda; her ne kadar uyuşturucu maddeler çeşitlilik arz etse de, ele geçen maddelerin kişisel kullanım sınırında olması, sanık hakkında uyuşturucu ticareti yaptığına dair bir bilginin olmaması, sanık hakkında toksikoloji raporunun bulunmaması ile sanığın ele geçen maddeyi kullanma amacı dışında bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinde belirtilen "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraatı yerine mahkûmiyetine kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, Tebliğname'ye aykırı olarak, hükmün BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
12.03.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Suçu İşleme Kastının Olmadığı: Sanık müdafiileri, müvekkillerinin atılı suçu işleme kastı olmadığını öne sürebilirler
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2024/2008 K. 2024/6789 T. 18.09.2024
8. Ceza Dairesi 2024/2008 E., 2024/6789 K.
TUTUKLU
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:Ceza Dairesi
SAYISI: 2022/996 E., 2022/2397 K.
SUÇ: Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama
HÜKÜM: Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Bozma
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 13.12.2018 tarihli iddianamesiyle, sanık hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli kararıyla, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 192 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 191 inci maddenin sekizinci fıkrası delaletiyle 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
3. Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesinin, 31.03.2022 tarihli kararıyla, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinden bahisle açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanarak sanığın kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
4. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/996 Esas, 2022/2397 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik Cumhuriyet savcısının istinaf başvurusu üzerine, İlk Derece Mahkemesince kurulan hüküm kaldırılarak, sanığın uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 5237 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) bendi ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 25.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz isteği; sanığın üzerine atılı suçu işleme kastı olmadığına, eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine, ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının kullanma sınırında olduğuna, somut delil bulunmadığına, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1.Dava konusu olay, Asayiş Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından Antalya Otobüs Terminalinde icra edilen kontrol faaliyetleri sırasında yaya olarak seyir eden sanık ...'ın durdurulduğu, sanığın şüpheli ve tedirgin tavırlar sergilemesi üzerine, üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulduğu ve sanığın pantolonunun cebinden çıkardığı poşet içerisinde bulunan eroin olduğu düşünülen daralı ağırlığı 50 gram gelen uyuşturucu maddeyi rızaen kolluk görevlilerine teslim ettiği, sanıktan ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının şahsi kullanım sınırlarının üzerinde olduğu, ele geçirilen uyuşturucu maddenin piyasa değeri ile uyuşturucu maddenin paketlenmesi halinde ortalama 200-250 paketin elde edilebileceği hususları nazara alınarak sanığın uyuşturucu maddeyi satışa arz etmek ve satmak kastıyla üzerinde bulundurduğu iddiasına ilişkindir.
2. İlk Derece Mahkemesi tarafından sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçunu oluşturduğu kabulü ile 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesi hükümleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, İlk Derece Mahkemesince kurulan hüküm kaldırılarak, sanıktan ele geçirilen uyuşturucu maddenin miktarı, türü ve yakalanma şekline göre sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu ve yasal şartları oluşmadığı halde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağından bahisle, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) bendi ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 25.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Yönünden
Rutin kimlik kontrolü amacıyla otogar içinde yaya olarak seyir ederken durdurulan sanığın şüpheli ve tedirgin tavırlar sergilemesi üzerine, üzerinde suç unsuru olup olmadığı sorulduğunda, pantolonun cebinden çıkardığı uyuşturucu maddeyi rızaen teslim ettiği olayda, tedirgin hareketleri nedeniyle hakkında 5271 sayılı Kanun'un 116 ncı maddesi uyarınca "makul şüphe" oluşan sanığın, üzerinde suç unsuru olup olmadığı sorulduğunda, uyuşturucu maddeyi teslim etmemesi halinde, usulüne uygun şekilde alınacak adlî arama kararı veya yazılı arama emrine dayanılarak yapılacak arama sonucu suç delillerinin ele geçirilebileceği, arama yapılmadan uyuşturucu maddeleri teslim eden sanığın, kendi suçunun ortaya çıkmasına yardım ve hizmet ettiğinden söz edilemeyeceği anlaşılmakla, Tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Talebi Yönünden
1.Sanık ele geçirilen madde hakkında Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nden alınan 01.11.2018 tarihli Uzmanlık Raporu'nda, incelenmek üzere gönderilen 49 gram ağırlığındaki açık kahve renkli toz maddenin uyuşturucu maddelerden eroin içerdiğinin, eroin miktarının %28 oranında olmak üzere 13,72 gram olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
2. Dosya kapsamında yer alan 25.10.2018 tarihli olay tutanağı, yakalama tutanağı, 01.11.2018 tarihli Uzmanlık Raporu ile diğer tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, Denizli ilinden Antalya iline uyuşturucu madde almak için gelen sanık ...'ın otogar içindeyken kolluk görevlileri tarafından kontrol amaçlı durdurulduğunda şüpheli ve tedirgin tavırlar sergilemesi üzerine üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi kolluk görevlilerine teslim ettiği ve sanıktan ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının kullanma sınırının üzerinde olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Yapılan yargılamaya, dava dosyası içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/996 Esas, 2022/2397 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Hükmün niteliğine ve sanığın tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2024 tarihinde karar verildi.
Uyuşturucu kullanma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında hukuki süreçler ve itirazlar aşağıdaki gibidir:
Mahkûmiyet Kararının Verilmesi Süreci
Uyuşturucu kullanma suçundan mahkûmiyet kararı verilebilmesi için, duruşma sürecinde toplanan kanıtlar ve belgeler ile gerekçe içeriğine göre, sanığa yüklenen eylemin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptanması ve vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırılması gerekmektedir
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E. 2011/16788 K. 2012/14627 T. 18.06.2012
4. Ceza Dairesi 2011/16788 E. , 2012/14627 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: Uyuşturucu madde kullanma, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma
HÜKÜM: Hükümlülük
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanığa yükletilen uyuşturucu madde kullanma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara ilişkin sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Yasada öngörülen suç tipine uyduğu.
Cezanın yasal bağlamda uygulandığı.
Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2- Başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin ilişkin temyize gelince,
Yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak:
a- Sanığın ismini kullandığı ...'ın gerçek kişi olup olmadığı araştırılarak, hayali bir isim olması halinde eyleminin TCK'nın 206/1 maddesinde düzenlenen yalan beyanda bulunma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması,
b- Kabule göre, soruşturma evresinde gerçek kimliğini açıklayan sanık hakkında TCK'nın 269. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
Yasaya aykırı ve sanık ...'ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargılama sonucunda dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek, adli tıp raporunda veya kriminal raporda sanığın kanında/idrarında uyuşturucu maddeye rastlanılması ve/veya sanığın savunmasında uyuşturucu madde kullandığını ikrar etmesi durumunda, sanığın üzerine atılı uyuşturucu madde kullanma suçunu işlediği kabul edilerek mahkûmiyetine karar verilmektedir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2024/26170 K. 2025/3694 T. 08.05.2025
8. Ceza Dairesi 2024/26170 E., 2025/3694 K.
MAHKEMESİ:Ceza Dairesi
SAYISI: 2018/2421 E., 2019/2590 K.
SUÇ: İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma
HÜKÜM: Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Ret
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, temyiz isteminin süresinde olduğu, temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKİ SÜREÇ
A. İlk Derece Mahkemesi Kararı
Söke 4. Asliye Ceza Mahkemesinin, 04.09.2018 tarihli ve 2018/572 Esas, 2018/526 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında uyuşturucu madde kullanma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin, 25.12.2019 tarihli ve 2018/2421 Esas, 2019/2590 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün kaldırılarak 5237 sayılı Kanun'un 297/1. maddesinin ikici cümlesi, 62, 53, 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararını sanık istinaf ettiği ve aleyhe istinaf talebi bulunmadığından sonuç ceza yönünden kazanılmış hakkın saklı tutularak cezanın 1 yıl 8 ay hapis cezası üzerinden infazına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ
A.Temyiz Sebepleri
Sanığın Temyiz İstemi
Hakkında lehine hükümler uygulanması gerektiğine ilişkindir.
B.Değerlendirme ve Gerekçe
Dava konusu olay sanığın açık ceza infaz kurumunda uyuşturucu madde kullandığını başka bir mahkumun gördüğünü ihbar etmesi üzerine, sanıktan usulüne uygun alınan tahlil sonucuna göre uyuşturucu kullandığının tespit edildiğinden uyuşturucu madde kullanma suçunu işlediği iddiasına ilişkindir.
Sanığın ceza infaz kurumundan yazdığı 02.12.2024 tarihli dilekeçesini 03.12.2024 tarihinde Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden taranarak dosya arasına alınan talebinin gerekçeli temyiz talebi olduğu kabul edilmekle Tebliğnamedeki görüşe iştirak olunmamıştır.
Olayın intikal şekli, arama tutanağı, sanık hakkındaki ihbar tutanağı ve tüm dava dosyası kapsamına göre; yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun şekilde yürütüldüğü, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanaatin dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfının ve yaptırımın doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın temyiz talebi yerinde görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
III. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin, 25.12.2019 tarihli ve 2018/2421 Esas, 2019/2590 Karar sayılı kararında sanık tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca Söke 4. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.05.2025 tarihinde karar verildi.
Kanun Yolu Başvuruları: İtiraz ve Temyiz
Uyuşturucu kullanma suçundan verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulabilmektedir.
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığında, temyiz itirazları reddedilerek hüküm onaylanabilmektedir
Temyiz Başvurusu ve İstemlerinin Reddi
Sanık veya müdafii, mahkûmiyet kararına yönelik temyiz başvurusunda bulunabilir Temyiz dilekçesinin süresinde olup olmadığı belirlenerek inceleme yapılmaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından temyiz isteminin reddi yönünde görüş bildirilebilir.
Eğer temyiz talebi bulunmuyorsa, kararın incelenmesine yer olmadığına karar verilmektedir.
5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin ikinci fıkrasının bendi gereği temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Temyiz Sebepleri ve İtirazlar
Sanık veya müdafiiler, çeşitli gerekçelerle temyiz başvurusunda bulunabilirler:
Yeterli Delil Bulunmadığı İddiası: Sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığı
Suç Vasfının Yanlış Değerlendirilmesi: Sanığın eyleminin uyuşturucu kullanma kapsamında olduğuna, ticaret yapma suçunu oluşturmadığına yönelik Özellikle ele geçen maddelerin kişisel kullanım sınırında olması, ticaret yaptığına dair bilginin veya toksikoloji raporunun bulunmaması gibi durumlar, ticaret yapma suçundan beraat yerine mahkûmiyet kararı verilmesinin Kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına yol açabilir.
İkrar ve Savunmanın Yetersizliği: Sanığın uyuşturucu kullanmadığına, test sonuçlarının negatif çıktığına, hakkında kullanma ve satışa ilişkin dosyasının olmadığına, mahkemedeki ifadelerine itibar edilmediğine dair iddialar
Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanmaması: Sanığın etkin pişmanlık gösterdiğine uyuşturucu madde kullandığını söyleyerek kendi suçunu soruşturma bulunmadığı aşamada ortaya çıkardığı durumlarda TCK’nın 192/2 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken mahkûmiyet kararı verilmesinin Kanuna aykırı olduğu belirtilmektedir
Usul ve Yasaya Aykırılıklar: CMK’nın 289. Maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri Örneğin, dava dosyası getirtilip incelenmeden, uyuşturucu madde satışına ilişkin tutanakların aslı veya onaylı örnekleri alınmadan sanığın soyut beyanı esas alınarak fazla ceza tayini.
Kastın Bulunmadığı İddiası: Sanığın üzerine atılı suçu işleme kastı olmadığına yönelik iddialar
Tedavi ve Denetimli Serbestlik Kararları: TCK’nın 191. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince verilen “tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararlar, itiraza tabi olup, temyizi mümkün bulunmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına karar verilmektedir
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2024/2008 K. 2024/6789 T. 18.09.2024
8. Ceza Dairesi 2024/2008 E., 2024/6789 K.
TUTUKLU
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:Ceza Dairesi
SAYISI: 2022/996 E., 2022/2397 K.
SUÇ: Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama
HÜKÜM: Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: Bozma
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 13.12.2018 tarihli iddianamesiyle, sanık hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli kararıyla, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesinin birinci fıkrası, 192 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 191 inci maddenin sekizinci fıkrası delaletiyle 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
3. Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesinin, 31.03.2022 tarihli kararıyla, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinden bahisle açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanarak sanığın kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
4. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/996 Esas, 2022/2397 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik Cumhuriyet savcısının istinaf başvurusu üzerine, İlk Derece Mahkemesince kurulan hüküm kaldırılarak, sanığın uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 5237 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) bendi ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 25.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz isteği; sanığın üzerine atılı suçu işleme kastı olmadığına, eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine, ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının kullanma sınırında olduğuna, somut delil bulunmadığına, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1.Dava konusu olay, Asayiş Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından Antalya Otobüs Terminalinde icra edilen kontrol faaliyetleri sırasında yaya olarak seyir eden sanık ...'ın durdurulduğu, sanığın şüpheli ve tedirgin tavırlar sergilemesi üzerine, üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulduğu ve sanığın pantolonunun cebinden çıkardığı poşet içerisinde bulunan eroin olduğu düşünülen daralı ağırlığı 50 gram gelen uyuşturucu maddeyi rızaen kolluk görevlilerine teslim ettiği, sanıktan ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının şahsi kullanım sınırlarının üzerinde olduğu, ele geçirilen uyuşturucu maddenin piyasa değeri ile uyuşturucu maddenin paketlenmesi halinde ortalama 200-250 paketin elde edilebileceği hususları nazara alınarak sanığın uyuşturucu maddeyi satışa arz etmek ve satmak kastıyla üzerinde bulundurduğu iddiasına ilişkindir.
2. İlk Derece Mahkemesi tarafından sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçunu oluşturduğu kabulü ile 5237 sayılı Kanun'un 191 inci maddesi hükümleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, İlk Derece Mahkemesince kurulan hüküm kaldırılarak, sanıktan ele geçirilen uyuşturucu maddenin miktarı, türü ve yakalanma şekline göre sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu ve yasal şartları oluşmadığı halde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağından bahisle, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinin üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrasının (a) bendi ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 yıl 6 ay hapis ve 25.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Yönünden
Rutin kimlik kontrolü amacıyla otogar içinde yaya olarak seyir ederken durdurulan sanığın şüpheli ve tedirgin tavırlar sergilemesi üzerine, üzerinde suç unsuru olup olmadığı sorulduğunda, pantolonun cebinden çıkardığı uyuşturucu maddeyi rızaen teslim ettiği olayda, tedirgin hareketleri nedeniyle hakkında 5271 sayılı Kanun'un 116 ncı maddesi uyarınca "makul şüphe" oluşan sanığın, üzerinde suç unsuru olup olmadığı sorulduğunda, uyuşturucu maddeyi teslim etmemesi halinde, usulüne uygun şekilde alınacak adlî arama kararı veya yazılı arama emrine dayanılarak yapılacak arama sonucu suç delillerinin ele geçirilebileceği, arama yapılmadan uyuşturucu maddeleri teslim eden sanığın, kendi suçunun ortaya çıkmasına yardım ve hizmet ettiğinden söz edilemeyeceği anlaşılmakla, Tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Talebi Yönünden
1.Sanık ele geçirilen madde hakkında Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nden alınan 01.11.2018 tarihli Uzmanlık Raporu'nda, incelenmek üzere gönderilen 49 gram ağırlığındaki açık kahve renkli toz maddenin uyuşturucu maddelerden eroin içerdiğinin, eroin miktarının %28 oranında olmak üzere 13,72 gram olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
2. Dosya kapsamında yer alan 25.10.2018 tarihli olay tutanağı, yakalama tutanağı, 01.11.2018 tarihli Uzmanlık Raporu ile diğer tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, Denizli ilinden Antalya iline uyuşturucu madde almak için gelen sanık ...'ın otogar içindeyken kolluk görevlileri tarafından kontrol amaçlı durdurulduğunda şüpheli ve tedirgin tavırlar sergilemesi üzerine üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi kolluk görevlilerine teslim ettiği ve sanıktan ele geçirilen uyuşturucu madde miktarının kullanma sınırının üzerinde olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Yapılan yargılamaya, dava dosyası içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin, 28.12.2022 tarihli ve 2022/996 Esas, 2022/2397 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Hükmün niteliğine ve sanığın tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Antalya 7. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2024 tarihinde karar verildi.
Yüksek Mahkeme Kararları
Kabul edilebilir bir temyiz başvurusu üzerine yapılan inceleme neticesinde, yüksek mahkeme ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırabilir. veya bozabilir Sanık hakkında kurulan hüküm, yüksek mahkeme tarafından incelenir Temyiz yoluna başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği ihtaratı yapılmaktadır
Uyuşturucu kullanma suçundan dolayı sanık hakkında başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlenmektedir.
Uyuşturucu Kullanma Suçunun Toplumsal Etkileri
Gençler Üzerindeki Etki
Uyuşturucu kullanımı çoğunlukla genç yaşlarda başlar. Özellikle merak, arkadaş baskısı veya stres sonucu ortaya çıkar. Bağımlılık geliştikçe eğitimden, aile ilişkilerinden ve iş hayatından kopuş yaşanır.
Aile ve Toplum İlişkileri
Uyuşturucu bağımlısı olan kişinin ailesi de bu süreçten derinden etkilenir. Bu nedenle TCK 191’in amacı yalnızca bireyi değil, aynı zamanda aile ve toplum sağlığını da korumaktır.
Ekonomik Boyut
Uyuşturucu nedeniyle iş gücü kaybı, sağlık sistemine ek yük ve suç oranlarında artış ortaya çıkar. Bu nedenle yasa koyucu kullanım suçunu da önemsemektedir.
TCK 191 ve Hakların Korunması
Bir suçla karşılaşan kişinin sahip olduğu en önemli güvence savunma hakkıdır.
Savunma Hakkı
Kişi, gözaltıdan itibaren avukat yardımıyla kendini savunma hakkına sahiptir.
Hukuka Aykırı Deliller
Arama veya elkoyma işlemleri usulüne uygun yapılmamışsa elde edilen deliller hukuka aykırı sayılır.
Adil Yargılanma
Yargılama sürecinde hâkim, kişiyi yalnızca cezalandırmak değil, aynı zamanda topluma kazandırmak amacıyla hareket etmek zorundadır.
Avukatın Rolü
Bir Ankara avukatı, soruşturma ve dava sürecinde müvekkiline şu katkıları sunar: ifade aşamasında doğru yönlendirme, dosyadaki hukuka aykırılıkların ortaya konulması, ceza yerine denetimli serbestlik ve tedaviye yönlendirme konusunda güçlü savunma, yükümlülüklerin koordineli şekilde yerine getirilmesinde hukuki destek.
Sık Sorulan Sorular
Uyuşturucu kullanma suçu cezası nedir?
TCK 191’e göre 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak çoğu durumda denetimli serbestlik uygulanır.
Uyuşturucu bulunduran herkes ceza alır mı?
Eğer satmak amacıyla değil, yalnızca kişisel kullanım amacıyla bulunduruluyorsa TCK 191 kapsamında değerlendirilir. Satış söz konusuysa çok daha ağır cezalar gündeme gelir.
Denetimli serbestlik süresi kaç yıldır?
Genellikle 3 yıl sürmektedir; ancak kişisel durumlara göre farklılık gösterebilir.
Ankara’da uyuşturucu davası için avukat tutmak zorunlu mu?
Zorunlu değilse de hukuki hakları korumak ve cezai sonuçları en aza indirmek için bir Ankara ceza avukatı ile çalışmak büyük önem taşır.
Sonuç
Uyuşturucu kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi kapsamında düzenlenmiştir ve yalnızca cezalandırma değil, aynı zamanda rehabilitasyon amacı taşır. Kişilerin hayatını doğrudan etkileyen bu davalarda, sürecin en doğru şekilde yürütülmesi için uzman bir Ankara avukat desteği şarttır.
Hukukun amacı cezalandırmak kadar topluma kazandırmak olduğundan, TCK 191’de yer alan denetimli serbestlik ve tedavi hükümleri titizlikle uygulanmalıdır.